Bilgiye sahip olarak doğmuş biri değilim!
Öğretmeyi seviyor ve öğrenmeye çalışıyorum..
iTech
89 göçü ile birlikte 11 yaşında göçmen statüsü ile tanıştım. "Bulgaristan'da Türk, Türkiye'de Bulgar" olarak anılmanın zorluklarını saymaz isek mutlu bir çocukluğum oldu. Türkçe eğitim ile de tanışmam bu yıllara denk gelmeke. Zorlanarak ta olsa başladığım Türkçe eğitim serüvenim Trakya Üniversitesinden mezun olana kadar devam etti.
@Sevoka ile tanışmam da üniversite dönemime denk gelmiş ve evliliğimiz benim için bir dönüm noktası olmuştur. Hayata bakış açımı değiştirdiği gibi, yaşama biçimimi değiştirmemde de büyük sorumluluk sahibidir kendisi. Bütün bu güzelliklere ek olarak, her insanın sahip olmak isteyeceği Poyraz ve Melisa adında iki çocuk babasıyım.
24 yıllık iş hayatım ve tecrübelerim doğrultusunda farklı insanlarla birlikte çalışma ve birlikte üretebilmeyi öğrenme fırsatı buldum. Amatör ruhun gücünü ve üretkenliğini de bu zaman diliminde ZET'teki dostlarımdan, abilerimden ve ablalarımdan öğrendim. Yeni şeyler öğrenmeyi, yeteneklerimi geliştirmeyi önemsiyor ve bu amaçla insan ilişkilerinin öğreticiliğinden hepimizin faydalanması gerektiğine inanıyorum. İletişim içerisinde olduğum insanlarla bilgi alışverişinde bulunmak benim için bu nedenle çok önemli.
Fikir geliştirmenin zihni, dolayısıyla bedeni sürekli aktif tuttuğunun bilincinde olarak hem iş hem de bireysel hayatta yaratıcı olmanın önemli olduğu düşüncesi ile Fikirhanem de kendim için notlar alıyorum. Bir de ek olarak benim gibi araştırma meraklılarına fayda sağlayabilmek adına AraştırıYorum® platformunda değerli olduğuna inandığım araştırma raporlarını istifliyordum :)
Bilirim dediklerim
MCITP - Microsoft Certified IT Professional
CCNA - Cisco Certified Network Associate
CCA - Citrix Certified Administrator
VCP5-DCV - VMware Certified Professional
Asterix, Veeam, Disaster Recovery ve ISO 27001 süreçleri
Specialist, Systems Management
Eylül 1996 - Kasım 2003
NOC
Nisan 2005 - Şubat 2006
Sponsor
Director, System Management
Şubat 2006 - Günümüze
Donanım ve sistem yönetim işiyle uğraşanarın bir talihsizliği olur. Sadece sorun olduğu zaman hatırlanırlar ve sorunu derhal ve hemen ve anında çözmeleri beklenir. Sorun çözüldükten sonra da unutulurlar. Sağlam sinir ve kişilik gerektirir.
Aytekin Zet’de (Nielsen)‘de büyürken ben de oradaydım, sonra büyümesi KMG’de (Ipsos) hızlanırken de, yine oradaydım. Yakın görgü tanığı sayılırım. Zet’de Ercü‘nün yardımcısı olarak küçük bir şirketin basit ihtiyaçlarından koca bir işletim ve donanım sistemine gittiler. Ipsos’ta daha büyük bir sorumluluk aldı. Yarısı boş küçük bir ofisten, 400 çalışanlı ofise, yüzlerce saha cihazı, yüzlerce CATI sistemi, uluslararası ağları olan, binlerle ifade edilebilecek rapor üreten bir büyük organizasyona geçiş sürecinin kilit insanlarından birisi oldu. Bu hızlı gelişim iki katı stress ve çok daha fazla sağlam sinir ihtiyacı demek. Buna ragmen hep “cool” kalmayı başardı, tanıdığım en “cool” adamlardan birisi oldu. İşteki yüksek büyüme tempoları çok güven veren, dert ne olursa olsun hemdert olabileceğiniz insanları ve ekibi zorunlu kılıyor. Ben bütün bu süreçte dert ne olursa olsun o’nun Aytek’le çözülebileceğine hep emin oldum. Etrafına bu kadar net bir güven verebilmek herhalde doğuştan gelen karakterle, sonradan kazanılan sorumluluk duygusunun bileşiminden oluşuyor.
Donanım ve işletim gibi sistemlerle uğraşanlar için konu değil teknik birinci planda kalabilir. Hangi sektörde, hangi alanda çalıştığınla pek ilgilenmiyebilirsin. Aytek tam aksine araştırmanın içine girdi ve bunun toplumsal duyarlılıkla bağlarını hep “araştırıyor” oldu. Futbol konusunda yeteneklerini daha fazla duyurabilirdi belki ancak halı saha maçlarında yıldız bir oyuncunun gözkamaştırcı performansının gölgesinde kaldı. Kuşağındaki diğer oyuncular gibi o da bu bakımdan şanssızdı.Israrla anlatığım yeni yaş tanımlarına göre geçmişle ilgili bu notlarım sadece bir uvertür mahiyetinde. Daha yapacakları önünde, belki futbol hariç :).
Aytekin, kişisel gelişim ve pozitif rekabetle, takım oyunculuğunu; sorumlulukla, keyfi güzel harmanlayan, en zor anlarda sırt sırta verip ileri bakmakta zerre tereddüt edilmeyecek, takım arkadaşı ve dostu olduğum için şanslı hissettiğim, özel ve güzel insan.
Bir bilgisayar sahibi olmanın sıradışı olduğu yıllardı 90’lar. Kullanıcıların bazılarının, monitörü bilgisayarın kendisi sandıkları dönemlerdi. Kore Şehitleri Caddesi’ndeki ofiste her katta birer adet çevirmeli ağ bağlantısı olduğunu hatırlıyorum, Internete girmek, hele ki müşteriye e-mail atmak ayrıcalıklı bir şeydi. Windows’un mavi ekranının çok popüler olduğu, bilgisayarların günde bir kaç kez kilitlendiği, kapa/aç yönteminin zirve yaptığı bu ortamda tanıştık Aytekin ile.
Yazılım ve donanım ile uğraşmak büyücülük gibi bir şey olarak algılanıyordu belki ama bana kalırsa asıl gereken yetenek sabır idi. Hepimiz gençtik, ama Aytekin çocuktu resmen :) ve o genç yaşına rağmen her zaman sabırlı, olgun ve çalışkandı. “Aytek bir bakar mısın, Aytek bir gelir misin, Aytek şu, Aytek bu” gibi yüzlerce ihtiyaca hep güleryüzle ve sabırla “şimdi geliyorum” derdi ve gelirdi, sorunları hallederdi, hala da öyle. Arada ikimizin de bir kaç yıllık askerlik vb aralıkları saymazsak çok uzun yıllardır birlikte çalıştık. Bizim ekibimizin diğer pek çok üyesi gibi Aytekin’in bir diğer özelliği de şirkete ve çalışma arkadaşlarına olan bağlılığıdır. Bu yıllar boyunca sırtımızı birbirimize hep güvenle yasladık.
Aytekin işinin doğası gereği bir gider merkezinde çalıyor, ancak her zaman minimum kaynak maksimum fayda prensibi ile şirketin faydasını gözetir. Birbirimizin gözü önünde gençlikten orta yaşa geçtik, aileler kurduk, çocuk sahibi olduk, hayat değişti, ülke koşulları değişti, Aytekin ve tüm ekip arkadaşlarımız için değişmeyen ise iş dünyasında birbirimizi bulmuş olduğumuzdan dolayı hissetiğimiz şans olmuştur.
Hem bugüne kadarki ve hem de bundan sonraki yoldaşlığın için sağol Aytek!
Geçmiş zaman. 22 yıl, dile bile kolay değil. Hangi yıla denk geliyor ve o zaman biz neredeydik acaba diye bakındım. 1996 … Zet neredeydi O yılda hatırlayamadım. Galiba Aslan Yatağı ile Kore Şehitleri arasında bir yerlerde. DOS’mu kullanıyorduk acaba hala O sıra. Ekranlar yeşil miydi? 386 devri miydi? 486’mı? 22 yıl hepsini silmiş.
Silinmeyen bir iki şey hafızamdan. Aytekin’in kablo döşemeleri. Neredeyse her gün değişen ihtiyaca göre, kablolar bir O yana, bir bu yana, yerlerde sürünen bir Aytekin hafızamda. Aytekin denilince akla Ercüment’in gelmemesi ne mümkün. Aytekin, Ercüment’in ellerinde “Aytek”leşirken, Ondan da sorunları nasıl çözeceğini öğreniyordu. Aytek bilgisayar kitlendi! Sisteme bağlanamıyorum! Quancept çalışmıyor!
“Abi kapat - aç bilgisayarı!”
Ve bazen imkansız istekler karşısında Aytek’in hafif gülümseyerek, başını yana eğip, “Abi yapamayız” deyişlerine “Mutlaka vardır bir yolu” diyerek imkansızı zorlayan Zet Abileri idik sanırım biz.
Zet ailesi büyük, kalabalık, stresli, agresif, insancıl, başarılı, günün sonunda birbirine dost bir aile olarak anılarımızda saklı duruyor hala, Aytek ise O ailenin sadık, çalışkan, becerikli kahramanlarından biri.
“22 senedir işini kesintisiz olarak bu kadar iyi yapan bir insana hiç rastalamadım sanırım. Tek bir an bile işini aksatmadan, aynı motivasyon, mutluluk ve başarı ile yapabilmenin sırrı ise Aytekin Kahraman olabilmekte…
İş bir tarafa Aytekin için ne söyleyebilirim diye düşündüğümde özetle şöyle derim: “Adam gibi adam”…Dürüst, doğru, dobra, cesur, yardımsever ve herşeyine güvenebileceğin, harika bir insan…
Tanımış olmaktan çok büyük mutluluk duyduğum, 22 sene birlikte çalışmış olmaktan dolayı gurur duyduğum harika bir insan…"
Nereden başlasam, nasıl anlatsam... Sanırım hikayenin en başına yani ilk tanıştığımız güne gitmek lazım, en yalın şekilde anlatabilmek için. Sene 2003, iş hayatımızdan çok sevdiğimiz bir büyüğümüzün en mutlu günüydü. O zamanki ismiyle KMG’de çalışırken, eski AC Nielsen’li sevdiğim Ağabey’im Kerem, “Gel seninle birini tanıştıracağım, o da IT’ci, çok iyi anlaşacağınızı tahmin ediyorum” demesiyle rastgeldik birbirimize. O günden yaklaşık 2.5 – 3 sene sonra aynı şirkette omuz omuza başlayan bir dostluk, iş arkadaşlığı hikayesidir Aytekin’le bu...
Yaklaşık 12-13 sene omuz omuza, yer yer uzun saatler, şirketin bizden beklediğinin de fazlasını da vererek ve de yaparak çalıştık birlikte. Birbirimizden çok şey öğrendiğimiz gibi, çok şey de kattık ama her şeyden de önemlisi, her platformda gerçek bir takım oyuncusu ve iş anlamında idealist / mükemmeliyetçi olmayı becerdik karşılıklı. Bu idealistliğimize/mükemmeliyetçiliğe prim veren çok oldu, şirket içi çekişmeler nedeniyle hoşlanmayanlar da ama asıl olan doğru yoldan, kendi bildiğinden ayrılmayarak en mükemmeli, en iyisine ulaşmak için azimle çalışabilecek bireyler olmaktan vazgeçmememizdir. Uzun lafın kısası, Aytekin’i anlamak için yaşamak lazım ama benim gibi bu ayrıcalığa sahip olamayanlara kendimi zorlayarak birkaç başlığa indirmeye çalışarak Aytekin’i anlatmak, yapabiliyorsam zihinlerinizde canlandırmak isterim:
Yılmaz, yıkılmaz, vazgeçmez, vazgeçirtmez / Sürekli öğrenmeye inanır ve inandığı gibi de sürekli kendini geliştirir / Liderdir ama herşeyden de önemlisi, görevi, titri ne olursa olsun tam bir takım oyuncusudur / Adam gibi adam, adamın hası ☺ / Gerçek dost, gerçek arkadaş / Tam bir IT’ci / Tasarımcı, yenilikçi ve girişimçi / İletişimi güçlü / Eğlenceli, içindeki çocuğu kaybetmemiş biri / Profesyonel ama amatör ruhun verdiği heyecanla her güne başlayan.
“ Memleketten 5000 km ötede, erken gelen soğuklarda şehrin ısıtma tesisatı önceden belirlenen tarihten önce başlatılamadığı için, ofis kurmaya çalışırken titreyen bacaklara bir nebze kurtarıcı olsun diye gidip nasıl beceriyorsanız türk malı içlik bulup aldığınız ve bu duruma birlikte ve yıllar boyunca güldüğünüz adam özel bir adamdır. Buraların en veteran rocker’ı benim ula edasıyla çıktığınız sahnede size sarı taksi çaldırmayı başaran adamın hayatınızda yeri vardır. İş güç yapılır edilir, biri iyi yapar öteki eh işte.
Ama mühimi olabiliyorsan Aytekin Kahraman gibi adam olmayı başarmaktır.."
22 yıl öncesi, 1996’lar civarı, Zet-Nielsen mi ACNielsen-Zet mi hatırlamıyorum tam. Müşterilerin ve bizim ‘bu şirketin adı neydi yahu’ dediğimiz günlerdi sanırım. Aytekin’in de şimdilerde IT dediğimiz ama o zamanlar kompüter işlerine bakan bölüme aşçı yamağı olarak geldiği günler olmalı. Teknoloji ve terminoloji 386, 486 üzerine dönüyor. Printerlar da caaart caaart sesiyle çalışanlardan. Bellekler bayağı büyümüş filan! Varın şimdiyle siz karşılaştırın. Yine de o büyük bellek bize yetmiyor, acemilik de var tabii, çağırıyoruz kompütercileri, çöz benim işimiz, yarına rapor yetişecek. İşte Aytekin burada giriyor hayatımıza, hızır gibi yetişiyor. Çözüyor mu derseniz, her zaman değil ama geliyor ya, bize yeter.
Bir müddet sonra Aytekin yok oldu. Edirne’ye okumaya gitti dediler. Elim ayağım gitmişti sanki, tüm şirket kederlendik bayağı, yine bizim aşçı’ya kalmıştık. Sonraki yamakların da tadı yoktu açıkçası, en azından bende bir iz bırakmamışlar. Ve yıl 2007. Eski dostların arasına, KMG’ye, tekrar dönüyorum. Kimi görüyorum? Elim ayağım Aytekin’im de orada. Ama bu kez AŞÇI, hatta yamakları da var. Böylece bir 10 yılı daha birlikte geçiriyoruz, kompüter işleri dışında sohbetler ediyoruz. Köyünden ve ailesinden söz açılınca gözleri parlıyor, o şirin gülümseme yüzüne yayılıyor. Ama bu kez hınzır değil, özlem ve sevgi dolu
Tanıdığım günden beri değişmeyen şey; Aytekin hiçbir zaman hayır demez, ‘ama’ kelimesini (ben de pek sevmem) kullanmaz. Her konuya pozitif ve çözülebilir olarak yaklaşır, gülümser ve çözer. Bu özelliğinin ona özel yaşamında da ‘iyi bir baba ve eş’ sıfatını kazandırdığını görüyor ve gurur duyuyorum.
Not: Aytekin’in Usta’sının da hakkını yemek istemem. Nielsen hepimizden vazgeçti ama Ondan vazgeçemedi, sevgiyle yadediyorum .
Aytek ile nasıl tanıştığımı net hatırlamıyorum açıkçası ama ne gariptir ki sanki 40 yıllık arkadaşmışız gibi hissediyorum seneler öncesinden beri. Kendisi herhangi bir teknik sorun yaşadığınızda ilk olarak "Restart at düzelir" demeyen sayılı IT'cilerdendir sanırım. Başkalarına dedi mi bilmiyorum ama bana demedi en azından:)
Tabi ki de veda mesajı değil ama seninle ilgili bu cümleler hiç aklımdan gitmeyecek ; " Beyler sunucu patladı eve gidebilirsiniz ?- (Sene 2007-2008 Muhtemelen)", " Aytek , yanlış update yaptık acil backup lazım (3 Ayda Bir)", " Hadi Çay içelim gençler?- (Vakit Buldukça Her Hafta:) ",ve tabiki "Kod adı Kamil (Mütemadiyen)"
Biraz fazla iş odaklı oldu yazdıklarım ama senelerce aynı hengame içinde boğuşunca böyle oluyor doğal olarak. Özetle Aytek demek peygamber sabrı demek; koşulsuz güven demek, asla vazgeçmez inat eder yapar.
İyi ki tanımışım seni, iyi ki yollarımız kesişmiş diyeceğim nadir insanlardansın :) Tek kusurun var o da maalesef Galatasaray'lı değilsin :)
Seni anlatmaya nerden başlasam diye düşündüğümde aklıma ilk gelen güleryüzün ve pozitif enerjin. Benim için ne kadar kullanmayı bilsem de her zaman problem çıkarabilen harika bilgisayar ve programlar sayesinde sürekli başının etini yerken bile güleryüzünün hiç eksik olmaması ve hallederiz yaklaşımın en çok seni ifade eden özelliğin. Nielsen günlerimizde “Ctrl+Alt+Detele” kavramına yeni bir açılım ekleyen, her aradığımızda “Dur ben hemen gelir hallederim” yaklaşımın RMS ekibinde sağkolumuz olma durumunu yaratmıştı. Sadece bilgisayarların bozulması ile seni anmak sana büyük haksızlık olur. Bizim kata geldiğinde yaptığımız sohbetler, neşen ile bizleri güldürmen ve hareket geçirmen de üstüne kaymaklı ekmek kadayıfı😊 😊
Yardımseverliğin sadece Nielsen dönemlerinde kaldı desem bir haksızlık daha olur, abuk subuk bilgisayar problemlerinde ne zaman arasak, mail atsak hemen ilgilenmen gerçekten inanılmaz. Hele benim harika bug sorularım ve kimsenin başına gelmez hatalarımla başetmen 😊 😊 Hep destek tam destek Aytek
Güleryüzün hep devam etsin, neşen herdaim olsun sevgili arkadaşım.
Mutfakta olmak ve sürekli servis vermek çok zor bir iştir. Kimse sizin ne yaptığınızı, nasıl yaptığınızı bilmez ve malesef ilgilenmez sadece gelen sonuçtur aslolan. Pek tabi iyi gün dostu olmak kolaydır ancak ömrünün yarısını mutfakta geçiren birisi olarak Aytek hal böyle olunca formülünü baştan kodlamış, zor günü kolaylaştırmayı kendine düstur etmiş, buna karşın kendisi gibi kalmayı başarmış ve problemin değil çözümün parçası olmayı öğrenmiş ender insanlardandır.
Uzun yıllardır bir arada koşuştuğumuz yüzlerce projede gösterdiği marifetler bir yana eksiksiz kişiliği, dostluğu, kardeşliği ve güzel yüreği ile Aytek “Özel Adam” tanımının bence simgeleşmiş bir versiyonudur. Lafı çok uzatmadan Mevlana’dan bir söz ile durumu özetlemek en doğrusu, Dost; acı söyleyen değildir. Acıyı tatlı söyleyebilendir.
Herşeyin en iyisini hak ettiğine inanıyorum ve daha bir ömür omuzlarımız paralel hareket edeceğimizden eminim. Kucak dolusu sevgiler.
Kalbini, aklını, enerjisini, 7/24 vaktini bıkmadan usanmadan insanlara açan - ve bunu 22 senedir hiç değişmeyen, düşmeyen pozitif enerjisiyle yapabilen - olduğu gibi görünen, göründüğü gibi yaşayan, kalbini hep tertemiz tutmayı başarmış dostum...
Yıllar ne çabuk geçiyor ama çok şükür sağlam dostluklar hep baki kalıyor; 1997’de ACNielsenZet’te tanıdığım “Aytek” ile seneler sonra Ipsos’ta, bana süpriz olan ilk karşılaşma anındaki heyecanımı, mutluluğumu, o gün sohbetimize aynı film şeridi gibi kaldığımız yerden ilk günkü gibi devam etmenin keyfini kelimelerle tarif edemem.
İşinde, hedeflerinde limitler ne olursa olsun her zaman en iyisini isteyecek kadar idealist ve en iyisini de gerçekleştirecek kadar cesur oldun. 22 senelik iş hayatında, hayatımızda her zaman büyük izler, etkiler yarattın ama bunu hep sessiz, derinden ve göstermeden yaptın. Tüm bu mütevaziliğinin ardında aslında nasıl büyük bir yetenek ve deha olduğunu bilmenin şansı ve gururu da dostlarında saklı.. ne mutlu bize!
Arada yollarımız ayrılsa da başka limanlara yelken açsak da verdiğin güvenle, ben seni yine dünyanın neresinde olursam olayım aramaya, “ Aytekin yardımmm” demeye devam edeceğim.
Sana harika ailenle birlikte yüreğin kadar aydınlık bir yaşam diliyorum